29 soruluk bu test dört faktör üzerinden ne kadar öfkeli ve saldırgan olduğunuzu ölçüyor. Bu faktörler: fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık.
"Freud’a göre saldırganlık, insanın kendine dönük yıkıcı eğilimlerin dış dünyadaki objelere çevrilmesidir. İnsan diğer insanlarla savaşır ya da onlara karşıt davranışlar geliştirir. Çünkü kendini yok etme isteği ve yaşam içgüdüleri birbirlerini etkisiz kılabilir ya da biri diğerinin yerine geçebilir.”
- Engin Geçtan, Psikanaliz ve Sonrası
ÖFKE VE SALDIRGANLIK
Engellenme, incinme, adaletsizlik, tehdit, gerginlik gibi durumlar karşısında öfkelenebiliriz. Böyle anlarda öfkelenmek gayet normal, hatta sağlıklı sayılabilir.
Ancak öfkeli olmak süreklilik haline geldiğinde ve yıkıcı hale dönüştüğünde hayatımızda ve ilişkilerimizde kritik sorunlar yaratır.
Bu tür bir öfke ve saldırganlık halinin kaynağı muhtemelen ilk dönem çocuklukta yaşadığımız deneyimlerde gizlidir. Ancak yaşımız ilerledikçe kazandığımız aklı ve sahip olduğumuz zekayı ne yazık ki öfkemizi ve saldırganlığımızı meşrulaştırmak için kullanırız.
Bu da hayatımızı çekilmez kılar.
Verdiğiniz yanıtlara göre saldırganlık eğiliminiz yüksek düzeyde çıktı. Ancak bu test dört ayrı faktörü denetliyordu: fiziksel şiddet, sözel şiddet, düşmanlık ve öfke.
Karen Horney'e göre saldırgan tip insanların özellikleri:
Saldırgan kişi, teklifsiz birine benzer, der Karen Horney; isteklerini rahatlıkla söyleyebilir, emirler verebilir, öfkesini dile getirebilir ve kendini savunabilir. Ancak bunu özgürlüğünden aldığı güçten değil, tam tersine öyle ketlendiği için yapar.
Kendisini güçlü, dürüst ve gerçekçi biri olarak görür -kendi bakış açısından haklıdır da. Ancak bu durum çoğunlukla saldırganlığa yönelik ihtiyacın kılıfıdır.
Saldırgan insanlar sürekli savaşa hazır halde beklerler; devamlı tetikte kalırlar. Sivri dillidirler ve haklı olduklarını ispatlamak için yapmadıklarını bırakmazlar. Kaybetmeye dayanamazlar ve daima kazanmak isterler. Başkalarını suçlamaya hazırdırlar. Genellikle suçlu olduğunu düşünmezler.
Gerekmediği bir hatayı kabul etmek, saldırgan insanlara göre budalalık değilse bile bağışlanmayacak bir zayıflık göstergesidir.
Her zaman kendini en güçlü, en kurnaz ya da en çok aranan kişiymiş gibi sergilediğinden, böyle olmak için gereken beceri ve yeterliliği de geliştirmeye çalışırlar.
ÖFKE VE SALDIRGANLIK HAKKINDAKİ KİTAPLAR
Öfke ve saldırganlık hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz size önerebileceğim bazı kitaplar var:
Karen Horney - İçsel Çatışmalarımız
Karen Horney -Çağımızın Nevrotik Kişiliği
Engin Geçtan - İnsan Olmak
Daniel Goleman - Yıkıcı Duygularla Nasıl Başa Çıkabiliriz
Alfred Adler - İnsan Tabiatını Tanıma
Erich Fromm - İnsanda Yıkıcılığın Kökenleri
Öfke üzerine yazdığım bazı yazılar da bulunuyor. Başlıklarına tıklayıp yazıyı okuyabilirsiniz.
"Savunmacı kişi, farkında olmadan, kendi benliğini güçlü kılacak, dilimize geçen ifadeyle “egosunu şişirecek” eylemleri seçebilir. Örneğin kişi azınlık hakları konusunda aşırı duyarlı görünebilir ancak bunun nedeni azınlıklara yönelik geliştirdiği empati değildir de, bu konumun çevresindeki insanların gözünde kendisine kattığı değerdir. Kabuğu renkli olsa da içi koftur yani.
Oysa duyarlı kişiler, dışarıdan kaynaklı değil, içeriden kaynaklı itkiler nedeniyle kendilerini bu konumda bulurlar."
"Haklı olduğum konularda beslediğim öfkenin aynı zamanda bana güç verdiğini de hissediyorum. Ama çok kısa süren bu gücün asıl nedenlerinin en derinlerimde hissettiğim değersizlik, utanç ve yalnız bırakılma korkusuyla ilgili olduğunu biliyorum."
"Acımasız babası tarafından şaka yapılmak adı altında sürekli alay edilen, ağır manalar ve aşağılamalar taşıyan şakalara maruz kalan bir çocuk. Babası şaka yaparak Mert’i kızdırmaktan zevk alıyor, Mert kızdıkça da daha fazla üstüne geliyor. Böylelikle çok erken yaşlarda, diyelim ki beş yaşından daha önce, güçlü bir insan tarafından şaka yoluyla aşağılanma durumu, Mert’in duygu depo sistemine yüklenmiş oluyor.
Yirmi yıl sonra, artık bugün Mert yetişkin genç bir erkek. Hayatını rayına oturtmuş. Artık kimse onu aşağılamıyor, ama eğer birisi ona şakayla karışık kızdırmak için bir espri yapsa, ani patlayan bir öfkeyle tepki veriyor. O kadar ki, iyi niyetle yapılan sataşmayı ya da şakayı kötüsünden ayıramıyor. Sonra da üzülüyor. Peki, Mert bununla nasıl başa çıkacak?"
Öfke ve saldırganlık hakkında yazdığım daha fazla yazı için kitabımı ücretsiz indirebilirsiniz.
Genellikle fiziksel saldırganlığımızın farkına varmak kolaydır. Ancak fiziksel saldırıda bulunmadığımız halde sözel olarak, yani sert eleştirilerimizle, iğnelemelerimizle, duygusal baskı cümlelerimizle de insanlara saldırabiliriz.
Bu tür saldırıların en büyük dostu, bulduğumuz "haklılık" kılıfları olur.
Dürüstlükle zalimliği karıştırabiliriz.
Böyle anlarda kendimizden, haklılığımızdan şüphe duyabilmeli ve davranışımızı erteleyebilmeliyiz.
Shakespeare'in önerisi iyi bir strateji olabilir; yani öfkeyi bir hedefe yöneltmek yerine, onu başı boş bırakmak:
"Durun lordum; mantığınız öfkenize Ne yapmak istediğinizi sorsun; Yüksek dağları yavaş tırmanmak gerekir. Öfke azgın bir ata benzer; Eğer onu başıboş bırakırsanız çabucak yorulur."
Huzurlu günler dilerim,
Huzursuz Beyin.