top of page

Haftalık Psikoloji Bülteni'ne üye ol

Teşekkürler.

HUZURSUZ EMOŞ.jpg

Huzursuz Psikoloji Bülteni #009



Dokuzuncu sayıdan merhaba, Bu hafta ne yazık ki benim için zor geçti. Çok sevdiğim dayımı kaybettim. Ne zaman içimi acıtan bir haber alsam, Nazım Hikmet'in dizelerini hatırlarım: "Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, Yani, artık o beyaz masadan hiç kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, Hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden, Yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz En son ajans haberlerini." Bu dönemde arayıp soran, üzüntülerini ileten herkese teşekkür ederim. Sevgiler, huzurlu haftalar, Huzursuz Beyin Emre ÖZARSLAN

 


Bu sayıda neler bulacaksınız?

  1. Haftanın psikoloji testi: "Benlik saygınız hangi düzeyde?

  2. Normal İnsanlar: "Hayatınızı değiştiren kitap hangisiydi?

  3. Fırından yeni çıkmış psikoloji makaleleri

  4. Haftanın animasyonu: "The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore"

  5. Haftanın kitabı: "Anılar, Düşler, Düşünceler"

  6. Haftanın videosu: "Bir özsavunma olarak okumak

  7. Beğendiğim içerikler



 

HAFTANIN PSİKOLOJİ TESTİ "Psikoloji testi: Benlik saygınız hangi düzeyde?


Bu 10 soruluk benliğiniz hakkında ne hissettiğinizi ortaya koyuyor. Benlik saygısı, kişinin kendisini nasıl değerlendirdiğinin bir göstergesidir. Benlik saygısı yüksek bireylerin beklenti ve tutumları onları daha çok bağımsızlığa ve yaratıcılığa yönlendirirken, benlik saygısı düşük bireylerin kendilerine güveni azdır, kolay umutsuzluğa ve endişeye kapılır ve kendilerini ifade etmek istemezler.



 

NORMAL İNSANLAR: "Hayatınızı değiştiren kitap hangisiydi?



Instagram hesabımda bu hafta takipçilerime hayatlarını değiştiren kitapları sordum. Aldığım yanıtlardan bazılarını paylaşıyorum: ... Hayatımı değiştiren kitaplardan ilki Hermann Hesse'nin Bozkırkurdu. Altı sene öncesinde babaannemin ölümüyle tetiklenen depresyon ve sorgulamalarımı dolu dizgin yaşadığım bu yeterince uzun sürenin sonunda, hayatta en sevdiğim insan olan anneannem kansere yakalanmıştı ve sabahlara kadar uyumayıp ölümü düşünüyordum. Anneannemin hep yanındaydım ve fiziksel acılarını paylaşamadığım dünyaya isyan halindeydim. Çok çaresiz hissediyordum. Hiçbir şeye dikkatimi veremediğim o zamanlarda bu kitabı, çok susayıp su içer gibi okumuştum. İhtiyacım olan o zeki ve haklı karamsarlık bu kitaptaymış sanırım. Hayatla ilgili her tespiti, ki çokça vardır, dev bir pankart yaptırıp sokaklarda koşmak istiyordum. Kitabın çoğunun altını çizmiştim. O dönemden sonra kitabı tekrar elime aldığım hiçbir zaman o hislerle okuyamadım maalesef. Ya da iyi ki mi demeliyim, bilemedim. Yine de o zamandan beri en sevdiğim yazar sorusunun cevabı Hermann Hesse, en sevdiğim kitap ise Bozkırkurdu'dur. Yazının tamamına bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.


 

FIRINDAN YENİ ÇIKMIŞ PSİKOLOJİ MAKALELERİ



1. COVID-19 stresi ve uzaktan dersler gençlerin ruh sağlığını kötüleştirdi. Chicago Devlet Okulları’nda 32.000'den fazla ebeveynle yapılan ankette ebeveynler pandemiyle bağlantılı okulların kapanması ve uzaktan öğrenmeye geçişin ardından çocukların ve ergenlerin yaklaşık dörtte birinin stresli, endişeli, kızgın veya tedirgin olarak tanımladı. Gençlerin ve çocukların yalnızca üçte birinin olumlu sosyal ve akran ilişkilerine sahip olduğu anlaşıldı. Makalenin bulunduğu dergi: JAMA Network Open, Nisan, 2021 Makaleye git: 2. Anneleri kurtaralım ki, çocuklar kurtulsun. Yapılan araştırmalara göre çocukken kötü muameleye maruz kalmış bir ebeveyne sahip olmak, çocuğa yönelik kötü muamele için en önemli tek risk faktörü olarak tanımlanıyor. Bu da nesiller boyu süren bir şiddet sarmalına sebep oluyor. Araştırmacılara göre her ne kadar hem çocukların, hem de ebeveynlerin travmalarını iyileştirmek etik bir zorunluluk sayılsa da, ebeveynlere yönelik tedavilerin toplumsal olarak da büyük getirisi bulunuyor. Makalenin bulunduğu dergi: The Lancet Public Health, Nisan, 2021 Makaleye git: 3. Ünlülerin hastalığa yakalanmasından memnuniyet duyan kişiler, benzer hastalıklar konusunda daha az önlem alıyorlar. İlginç bir çalışma. Araştırmacılar ünlü bir radyo sunucusunun (kanser) ve bir politikacının (COVID) hastalık haberini duyan ve buna sevinen kişilerin, hissettikleri bu schadenfreude – başkalarının şanssızlıklarından memnuniyet duyma- hissi nedeniyle benzer hastalıklar konusunda daha az önlem algılladıklarını bulguladı. Hani sanki, sıralarını savmışlar gibi. Makalenin bulunduğu dergi: Journalism & Mass Communication Quarterly, Nisan, 2021 Makaleye git: 4. İyi hissettiren filmlerin iyi hissettirmesinin nedeni ne? Aşk Her Yerde, Amelie, Özel Bir Kadın... Bu tür filmlerde mizah unsuru ve klasik mutlu sona ek olarak tekrar eden olay örgüsü kalıpları ve karakterleriyle de tanımlanabiliyor: gerçek aşkı arayan, kendilerini kanıtlamak ve olumsuz koşullara karşı savaşmak zorunda olan ve sonunda toplumdaki rolünü bulan karakterleri içeriyor. Ancak araştırmaya göre iyi hissettiren filmler yalnızca romantizm ve mizahla değil, aynı zamanda izleyiciler üzerinde genellikle güçlü bir duygusal etkiye sahip olan (hafif sayılabilecek) dram anlarıyla da farklılık taşıyor. Makalenin bulunduğu dergi: Projections, Nisan, 2021 Makaleye git: 5. Yoksul topluluklar zehirli ve kirli atıklardan daha çok etkileniyorlar. Yapılan araştırmaya göre firmalar yüksek gelirli bölgelerde zehirli salınımlarını azaltıyor ve atık yönetimi harcamalarını artırıyor (çünkü buralarda daha çok dirençle karşılaşıyorlar.) Bu da düşük gelirli insanların yaşadığı bölgelerin orantısız bir şekilde daha çok toksik salınımlara maruz kalmasına neden oluyor. Makalenin bulunduğu dergi: European Economic Review, Nisan, 2021 Makaleye git:

 

HAFTANIN ANİMASYONU: "The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore"


Alberto Manguel, bir sabah kitaplığına baktığında kitaplarının onun varlığından hiç haberi olmadığını düşünür ve şöyle der: "Ben onları açıp da sayfalarını çevirdiğimde yaşama dönüyorlar, ama yine de kendilerinin okuru olduğumu bilmiyorlar." 2011 yılında en iyi kısa animasyon dalında oskar kazanan bu eserde sanki biraz bu cümleyi çağrıştırıyor.


 

HAFTANIN KİTABI: "Carl Gustav Jung - Anılar, Düşler, Düşünceler"



Carl Gustav Jung'un otobiyografisini psikolojiyle ilgilenen herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Sadece Freud - Jung sürtüşmesinin bir tarafını temsil ettiği için değil, bilimsellikten gerçekten uzaklaşıp uzaklaşmadığı, (bence kesinlikle evet), sembollere duyduğu delicesine ilginin sebeplerini de görebiliyor, bu spiritüel yönelişlerinin kaynaklarını çocukluğunda ve ilk gençlik yıllarında -özellikle annesiyle olan ilişkisinde bulabiliyoruz. Kitaptan seçtiğim bazı alıntılar:

  • "...Annemin yokluğunu çok zor kaldırabildim. O günden sonra da, “sevgi” sözcüğünü hep kuşkuyla karşıladım. Uzun bir süre “kadın” sözcüğü de bana, doğal saydığım “güvenilmez”i çağrıştırdı. Buna karşın “baba” sözcüğü de “güvenilir”i ve güçsüzlüğü. Böyle bir olumsuzluktan yola çıktım. Daha sonraları, bu ilk izlenimler tersine döndü. Erkek arkadaşlarıma güvendim ve hayal kırıklığına uğradım. Kadınlara güvenmedim ama hayal kırıklığına da uğramadım."


  • "Başarısız olma korkusu ve çevremdeki dünyanın karşısındaki küçüklüğüm bende hem nefret hem de suskun bir umutsuzluk yarattı."

  • "Kendime şaşıyorum, kendimi düş kırıklığına uğrattım, kendimden memnunum. Dertliyim, yitiğim ve coşkuluyum. Bunların tümüyüm. Bunların toplamının ne olduğunu da bilmiyorum. Mutlak bir değeri yada değersizliği saptama yeteceğim yok. Kendimle ve yaşamımla ilgili yargımda. Tümüyle emin olduğum hiçbir şey yok. Tümüyle inandığım bir şey de gerçekten yok. Tek bildiğim doğduğum ve varolduğum. Bana sürüklendim gibime geliyor. Bilmediğim bir şeyin temelinin üzerinde varlığımı sürdürüyorum ama tüm bu belirsizliklere karşın , tüm varoluşun sağlam bir temele dayandığını onun bende de sürdüğünü hissedebiliyorum"


  • "Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir... İnsan bazen kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman da kendisini yalnız hisseder."

  • "Sırf kıskançlığımız yüzünden yerlinin saflığına gülüyoruz ve kendimizi çok zeki sanıyoruz. Zaten böyle yapmasak, ne denli ruh zenginliğinden uzak olduğumuzu anlar ve bunu kaldıramayız.

  • Başkalarında bizi rahatsız eden şeyler, kendimizi tanımamıza yardımcı olabilirler.

  • Yaşamın sorunsallarına yanlış yanıtlar bulmuş ve onlarla yetinmiş ve bu nedenle nevrotik olmuş çok insan tanıdım. Mevki, para, evlilik ya da ün peşinde koşarlar; bulunca da mutsuzlukları sürer. Çoğu insan çok kısıtlı ruhsal sınırlar içinde kalır. Yaşamlarında ne yeterince içerik ne de yeterince anlam vardır. Kişiliklerinin gelişmesine yardımcı olunursa nevrozları çoğu zaman yok olur. Bu nedenle, kişilik gelişmesi benim için çok önemlidir.

 

HAFTANIN VİDEOSU: "Bir özsavunma olarak okumak"



Detachment filminde Adrien Brody'nin beynimize zorla sokulan düşüncelere ve inançlara karşı kendimizi savunmak için kitap okumamız gerektiğini anlattığı sahne. Tam da bu nedenle, okumaktan ziyade, neyi okumayı seçtiğimiz de önem kazanıyor.


 

BEĞENDİĞİM İÇERİKLER:

1. Veysel Bozkurt: bilim insanları arasındaki ihtilafın aşı karşıtlığını beslediği konusundaki uyarılarından oluşan tweet zinciri. 2. Yakın İlişkiler: Cinsellik Korkusu (Erotofobi) Nedir? 3. Hürriyet Kitap Sanat: Nick Hornby, “Sanatçıların işinin bir parçası da bizlere yaşamak için bir sebep vermek” 4. Oggito: Umberto Eco ile komplolar ve başarılı karakterler 5. Doğruluk payı: IMF verilerine göre Nisan 2021 itibarıyla Türkiye’nin pandemi döneminde yaptığı yardımların milli gelirine oranı %1,9. Türkiye bu oran ile en az yardım yapan ülkeler kategorisinde. 6. Eren Boz: "İnsan olmaya alışmadan, onu aşmamız da mümkün değil." 7. Türkiye Psikiyatri Derneği: Salgınla Geçen Bir Yılın Ardından İhtiyacımız Destan Değil, Bilimsel Bilgiye Dayanan Salgın Yönetimi 8. Herkes için Psikiyatri: Seçilmiş Söyleşiler 17: Otizm Spektrum Bozukluğu 9. Oggito: Stefan Zweig: Sınırları Olmayan Bir Dünyayı Hayal Eden Yazar 10. Lagrima: "Durun, ceza yazmayın, ben Polonyalıyım. Denize girme hakkım var."


 

Bu haftalık da bu kadar. Gelecek hafta görüşmek üzere. Huzurlu kalın! Huzursuz Beyin.

Comments


bottom of page