Soru: Ne zaman ikiyüzlü davranmak zorunda hissediyorum?
" Bir kadın, hayatını güzel, temiz ve küçük bir pakete tıkıştırırmış gibi yaptığı zaman, aslında sadece bütün hayati enerjisini gölgeye sokarak yay gibi germektedir. Böyle bir kadın, “İyiyim, ben iyiyim,” der. Odanın diğer köşesinden ya da aynada ona bakarız. Biliriz ki, iyi değildir. Sonra bir gün bir zurnacıyla tanışıp bilardo salonu güzeli olmak için Tippicanoe’ye kaçtığını duyarız. Ve ne oldu diye şaşırırız, çünkü biliriz ki, zurnacılardan nefret etmektedir ve her zaman Tippicanoe’de değil, Orcas Adası’nda yaşamak istemiştir. Üstelik, daha önce bilardo salonlarından hiç söz etmemiştir.
İstediğiniz gibi adlandırabilirsiniz, ama gerçek hayatta gelişip serpilmelerine izin verecek kadar yer bulamadıkları için hayata sinsice sokulmak zorunda kalmak, kadınların yaşam güçlerine karşı yapılan bir insafsızlıktır.
Tutsak düşen ve aç kalan kadın, her tür şeye sinsice sokulur ve her şeyden sinsice bir şeyler çalar.
Onaylanmayan kitaplara ve müziğe sokulur; dostluklara, cinsel duygulara, dinsel bağlılıklara sokulur. Kaçamak düşünüşlere, devrim düşlerine sokulur. Akranlarına ve ailesine sinsice sokularak onların zamanını çalar. Bir hazine aşırıp sinsice eve sokar. Yazma zamanlarından, düşünme zamanlarından, ruhsal-zamanlarından sinsice çalar. Bir tin aşırıp sinsice yatak odasına getirir, çalışmaya başlamadan önce sinsice bir şiir okur, kimse bakmadığında araya bir zıplama ya da kucaklama sıkıştırır.
Fazlasıyla zıt kutuplara ayrılmış bu yoldan kurtulmak için, kadının yapmacıklıktan vazgeçmesi gerekir. Sahte bir ruhsal-hayata sokulmak asla işe yaramaz. Her zaman en ummadığınız anda yan duvarları çöküverir. Bu durumda mutsuzluk her yeri sarar.
Platformunuz ne kadar ev yapımı olursa olsun, uyanmak, ayağa kalkmak ve yaşayabileceğinizin en çoğunu yaşamak, yapabileceğinizin en iyisini yapmak ve sahteliklerin içeri sokulmasından vazgeçmek daha iyidir.
Gerçek bir anlam taşıyan ve sizin için sağlıklı olan şeylere tutunmakla yetinmeyi bilmelisiniz. "
Kabullenmem o kadar kolay olmasa da hayatımda ikiyüzlü tavır takındığım veya sinsice davrandığım dönemlerim oluyor. Bunu kabullenmemin zor olmasının nedeni de ahlaki olarak bana yakışmayacağını düşünmem filan değil, böyle eylemlerde isteyerek bulunmak için fazla gururlu olmam.
Ama buna “istemsiz sinsilik” diyorum, çünkü dönüp baktığımda bu tür ikiyüzlü davranışlarımın asıl nedeni bir şeyi elde etmek için stratejiler geliştirmek olmuyor pek.
Bu sinsiliğin nedeni çok daha pasif çünkü eylemde bulunmaktan ziyade kendimi ortaya koyamamakla ilgili. Kendimi olduğum gibi ortaya koyamayınca; yani asıl istediklerimi açıklayamayınca, asıl korkularımdan bahsedemeyince, ortaya gösterdiğim şey ile içimde kopan fırtınalar arasında epey bir mesafe oluşuyor. Bir şeyi istiyorum, ama bunu açıklamak benim için çok utanç verici olduğu için kesinlikle istemiyormuş gibi davranıyorum; ama bir yandan inkar mekanizmalarım çalışıyor ve bilinçsizce onu elde etmek için türlü türlü yan yollara sapıyorum.
Şimdi planlar kurarak, bu yan yollara bilinçli şekilde sapan samimi sinsi kardeşlerime, ikiyüzlü vatandaşlarıma lafım yok. Ama böyle olmak istemediği halde kendisini bu durumda bulan birisi için Clarissa Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan kopardığım bu alıntı imdadıma yetişiyor.
Çünkü her ne kadar kadın olmasam da, kendisinin yazdığı “gerçek hayatta gelişip serpilmelerine izin verecek kadar yer bulamadıkları için hayata sinsice sokulmak zorunda kalmak” ne demek hissediyorum. Bir noktada belki kimse zorlamadı beni buna ama ben hep o oyuncakçıya götürüldüğünde en çok istediği oyuncağı değil de en uygun fiyatlı oyuncağı seçtiği için “akıllı olmakla” ödüllendirilen çocuk olmaya devam ettim.
Alıntı: Clarissa P. Estes - Kurtlarla Koşan Kadınlar
Görsel: Jana Brike - Woodsman
Comments